26 Ağustos 2019 Pazartesi

Afrodisias


Asya'daki tüm kentler içinde, Afrodisias'ı kentim seçtim" demişti, Roma İmparatoru Augustus. Bu söz, üzerine kanunların, anlaş­maların ve kararların yazıldığı, tiyatronun arşiv denilen duvarına kazınırken, bu güçlü im­parator, günün birinde bir başkasının Afrodi­sias'ı elinden almaya cüret edeceğini tahmin edemezdi kuşkusuz.

Prof. Dr. Kenan Erim'e neden evlenmediği so­rulduğunda, "Afrodisias'la evliyim" demişti. Tutkusu ölünceye dek sürdü. Vasiyeti üzeri­ne, yıllar boyu restorasyonunu üstlendiği, baş döndürücü tetrapilonun yanına gömüldü. Tıpkı, kente büyük katkılarda bulunarak Afro­disias'a sahip çıkan ve 2000 önce buraya gö­mülen, Zoilos gibi...


Paylaşılamayan kent Afrodisias'a bir akşamüstü vardım. Güneş daha altın rengini göster­memişti. Vahşi bir doğanın içinden yükselen antik kent, toprağın üzerinde, bembeyaz mermer yapılarıyla parlıyordu. Bu kentle ilgili, "Sen daha doğmamıştın" diye başlayan bir hi­kayeyi hatırlıyorum. Burada, 1959'daki dep­remden sonra, büyük bir bölümü terk edilen Geyre adında bir köy varmış. Geride kalanlar, taş evlerde, çocukları, koyunları, köpekleri, ta­vuklarıyla yaşarmış. O yıllarda, yolu buraya düşen gezginlerin hep aynı şey dikkatini çe­kermiş. Bağların, mısır, tütün ekilmiş tarlaların ve kavak ağaçlarının arasındaki köyün her ya­nına yayılmış sütun başlıkları, lahitler ve hey­keller... Evlerin içindeki, sütun başlığı masa olarak, bahçelerdeki lahitler hem yalak, hem de çamaşır teknesi olarak kullanılırmış. Kenan Erim, bu döneme rastlayan Geyre yolculuğunu şöyle anlatıyor: "1959 yılının temmuzunda Nazilli' den yola çıktığımda, bu denli önemli bir seyahat olduğunu bile tahmin edemezdim. Karacasu'dan sonra çok kötü bir toprak yolla Geyre'ye ulaşmadan önce, Afrodit Tapınağı'nın sütunlarını gördüm. Köy tamamen Afrodisias'ı kaplamış ancak muhteşemliğini gizleyememişti. Akşam olmadan cipim beni tekrar Nazilli'ye ulaştırdı. İlçenin tek otelinde­ki odamda, günlüğüme şunları yazdığımı ha­tırlıyorum: hayatımda yeni bir dönem başlıyor." Afrodisias'ın üzerine kurulan Geyre köyü, nasıl bir zenginlikle iç içe olduğunu hiçbir zaman bilemedi. Gün geldi, Augustus'un kentini tamamıyla terk etmeleri gerekti. 1961 yılında, New York Üniversitesi Klasik Arkeolo­ji bölümünde hocalık yapmakta olan Kenan Erim'in başında bulunduğu kazı ekibi, buraya geldi. Kenan Erim, o gün buraya yerleşti ve ölünceye dek de burası için çalıştı. Keyif aldı­ğı aryaları gramofonundan dinlerken, kurbağaların sesi, müziği bastırdığında bile, güldü ve geçti. Kenan Erim'in Afrodisias'ı ortaya çı­ karma çabası, kölelikten gelen Zoilos'un varı­nı yoğunu kenti güzelleştirmek için harcama­sı, kente olan düşkünlüğünü halktan vergi almayarak gösteren İmparator Augustus'un jesti ve heykeltıraşların yaratıcılıklarını kullana­bilecekleri bu kente dünyanın her yanından kalkıp gelmeleri...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder