Asya'daki tüm kentler içinde, Afrodisias'ı kentim seçtim" demişti, Roma İmparatoru Augustus. Bu söz, üzerine kanunların, anlaşmaların ve kararların yazıldığı, tiyatronun arşiv denilen duvarına kazınırken, bu güçlü imparator, günün birinde bir başkasının Afrodisias'ı elinden almaya cüret edeceğini tahmin edemezdi kuşkusuz.
Prof. Dr. Kenan Erim'e neden evlenmediği sorulduğunda, "Afrodisias'la evliyim" demişti. Tutkusu ölünceye dek sürdü. Vasiyeti üzerine, yıllar boyu restorasyonunu üstlendiği, baş döndürücü tetrapilonun yanına gömüldü. Tıpkı, kente büyük katkılarda bulunarak Afrodisias'a sahip çıkan ve 2000 önce buraya gömülen, Zoilos gibi...
Paylaşılamayan kent Afrodisias'a bir akşamüstü vardım. Güneş daha altın rengini göstermemişti. Vahşi bir doğanın içinden yükselen antik kent, toprağın üzerinde, bembeyaz mermer yapılarıyla parlıyordu. Bu kentle ilgili, "Sen daha doğmamıştın" diye başlayan bir hikayeyi hatırlıyorum. Burada, 1959'daki depremden sonra, büyük bir bölümü terk edilen Geyre adında bir köy varmış. Geride kalanlar, taş evlerde, çocukları, koyunları, köpekleri, tavuklarıyla yaşarmış. O yıllarda, yolu buraya düşen gezginlerin hep aynı şey dikkatini çekermiş. Bağların, mısır, tütün ekilmiş tarlaların ve kavak ağaçlarının arasındaki köyün her yanına yayılmış sütun başlıkları, lahitler ve heykeller... Evlerin içindeki, sütun başlığı masa olarak, bahçelerdeki lahitler hem yalak, hem de çamaşır teknesi olarak kullanılırmış. Kenan Erim, bu döneme rastlayan Geyre yolculuğunu şöyle anlatıyor: "1959 yılının temmuzunda Nazilli' den yola çıktığımda, bu denli önemli bir seyahat olduğunu bile tahmin edemezdim. Karacasu'dan sonra çok kötü bir toprak yolla Geyre'ye ulaşmadan önce, Afrodit Tapınağı'nın sütunlarını gördüm. Köy tamamen Afrodisias'ı kaplamış ancak muhteşemliğini gizleyememişti. Akşam olmadan cipim beni tekrar Nazilli'ye ulaştırdı. İlçenin tek otelindeki odamda, günlüğüme şunları yazdığımı hatırlıyorum: hayatımda yeni bir dönem başlıyor." Afrodisias'ın üzerine kurulan Geyre köyü, nasıl bir zenginlikle iç içe olduğunu hiçbir zaman bilemedi. Gün geldi, Augustus'un kentini tamamıyla terk etmeleri gerekti. 1961 yılında, New York Üniversitesi Klasik Arkeoloji bölümünde hocalık yapmakta olan Kenan Erim'in başında bulunduğu kazı ekibi, buraya geldi. Kenan Erim, o gün buraya yerleşti ve ölünceye dek de burası için çalıştı. Keyif aldığı aryaları gramofonundan dinlerken, kurbağaların sesi, müziği bastırdığında bile, güldü ve geçti. Kenan Erim'in Afrodisias'ı ortaya çı karma çabası, kölelikten gelen Zoilos'un varını yoğunu kenti güzelleştirmek için harcaması, kente olan düşkünlüğünü halktan vergi almayarak gösteren İmparator Augustus'un jesti ve heykeltıraşların yaratıcılıklarını kullanabilecekleri bu kente dünyanın her yanından kalkıp gelmeleri...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder