21 Ağustos 2019 Çarşamba

Urla - Klazomenai


Zeytin, asırlar boyu kutsal sayıldı. Ağacı, dalları, meyvesi, dinde, tıpta, ritüellerde kullanıldı. Her ne kadar zeytin ağacının varlığı, Yunanistan'da 4000 yıl öncesine kadar uzanıyorsa da, Anado­lu'da 10000 yıl önce de zeytin ağacı vardı. Bu nedenle, zeytinin anayurdu, Akdeniz olarak kabul edilir.

Urla İskelesi yakınındaki bir tarlada, Ege Üniver­sitesi'nden Arkeolog Prof. Dr. Güven Bakır'ın başkanlığında yapılan kazılarda, 2500 yıl önce­sine ait bir zeytinyağı işliği gün ışığına çıkarıldı. Anadolu'da ele geçen bu en eski ve tek zeytin­ yağı işliğinde, zeytin kırma değirmeninin yapısı ve hidrolik bilimin ulaştığı düzey belirgin bir şe­kilde ortaya çıkmış oldu. Kazılarda yapılan incelemelerde, zeytinin hamur haline getirilmesinde, insan gücüyle çalışan taş merdanelerin kullanıldı­ğı, havuzlarda bileşik kaplar esasına dayanarak, presten gelen yağ ile kara su karışımının başka bir kuyuya boşaldığı ve burada zeytinyağının yü­zeye çıkarak, kara su ile tortunun dibe çöktüğü saptandı. Bu arada, kara su ve tortu dipteki delikten başka bir kuyuya geçerken, bir önceki kuyuda biriken zeytinyağı da, kepçelerle başka bir kuyuya aktarılıp dinlenmeye bırakılıyordu.

İyonya'nın ileri bilim seviyesi göz önüne alınırsa, o dönemde başka hiçbir Akdeniz ülkesinde keşfedilmemiş bu yeniliğe şaşırmamak gerekir. Hatta bu dönemde yaşamış olan ve bir yıl önce­sinden güneş tutulmasının zamanını öngören, dünyanın yedi bilgesinden biri Tales de, yine meteorolojik tahminleriyle,o yıl zeytinin bol ola­cağını hesaplamış, bütün zeytinyağı işliklerini ki­ralayarak zengin olmuştu.


Klazomenai kazıları sırasında, Yıldıztepe etekle­rindeki nekropollerde pişmiş birçok toprak lahit bulundu. Ayrıca bir süre için, ölülerini yakarak gömdükleri de biliniyor. Kadınlar ölüyü yıkar ve en sonunda bedeni zeytinyağıyla yağlardı. Aceleyle birbirleri üzerine yapılmış gömüler, bir sa­vaşı ya da salgın hastalığı akla getiriyor. Pişmiş toprak lahitler, bazen kaba geometrik motifler­le bazen de daha özenle yapılan figürlerle süslenirdi. Lahitin baş ucuna, savaş sahneleri, ayak ucuna ise bitki motifleri işlenirdi. Bu lahitler, Klazomenai'nin ihraç ürünlerindendi. Home­ros, cenaze törenleri sırasında ateşin şarapla söndürüldüğünü anlatıyor . Ateş sönünce bu alanın etrafı taşlarla çevrilip, üzeri toprakla örtülürmüş. Homeros aynı zamanda zeytinyağını "sıvı altın" diye nitelendirmiş, Hippokrates zeytinyağını hastalarına tavsiye etmiş, Atinalı bilge Solon ise, zeytin ağacının korunması için kanunlar çıkarmıştı. Helenistik Dönem'de, zeytin ağacı kesenler, ölümle cezalandırılır ya da sür­güne gönderilirmiş.

Mitolojide, zeytin ağacıyla ilgili birçok efsane var. Bunlardan biri şöyle; Denizler Tanrısı Po­seidon'la Akıl Tanrıçası Atena, bir rekabetin içindeydi. Zeus, bu iki tanrıyı insanlığa en de­ ğerli armağanı vermekle görevlendirdi. Pose­idon bir at getirdi, Atena ise Yunanistan'ın en büyük şehri Aeropolis'in girişine bir zeytin ağacı dikti. Bunun üzerine Atina kentine tan­rıçanın ismi verildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder